Gül Yetiştiren Adam-bir kitap okundu-


Sevgili blogcum;

Sanma ki bunca zamandır hem kitap yazısı yazmayıp hem de kitap okumuyorum.

Hani kıskanç damarım kabardı bu yıl her yıl okuduğumdan fazla kitap okudum ve yeni yazarla tanıştım.

Amma velakin gene genç nesle yetişemedim olsun.

Hem Kınalızade İbrahim Efendi'nin de dediği gibi kendinden hayırlı bir insan yetişmeyecekse yeni neslin dünyaya gelmesinin ne ehemmiyeti var.

Tabi o böyle dememiş benimki kulaktan kulağa oynamacadan başka bir şey değil.

Anladığımı yazdım ya inkara da yer bırakmıyorum aklım sıra.

Neyse geçelim girizgahı da kitabı anlatalım.

Kitap bir şiirle başlıyor zannederim ki o şiirdir.

Çok hoş kelimeler sizi alıyor kucaklıyor karanlıkta bir evin kapısının önüne bırakıyor.

Ev sahibi henüz uyumamış misafiri var. Kapıyı açıyor bir not.

Rahatsız etmek istememişler gece vakti.

Ve ev sahibi karanlığa sesleniyor.

Sahneye Sitare ve kocası Çarli çıkıyor.

Çarli Sitare'den hayli yaşlı ve hasta bir adam.

Sitare'yse biraz tuhaf bir kadın oynak kıvrak hafif kendini beğenmiş görünen ama işin aslı bambaşka olan değişik anlaşılması güç bir karakter.

Sonra bu üçlünün arkadaş çevresi var işte.

Olay bunların çevresinde dönüyor.

Eee nerede gül yetiştiren adam dediğinizi duyar gibiyim.

Sahne bir yerlerde kesiliyor yönetmen "kestiiik" diyor.

Tam o anda  bir adam çıkıyor sahneye  epey yaşlıca.

Görmüş geçirmiş halinden tavrından belli oluyor.

Küçük torunu yanında onunla gül topluyor ona hikayesini anlatıyor.

Çok ayrıntıya inmeyeyim buralarda okurken tadınız kaçmasın.

Böylece gül yetiştiren adamın, 50 yıl evinden çıkmayan bu adamın sebebi neymiş diye meraklanacaksınız.

Bakalım okuduktan sonra haklı bulacak mısınız bu sebebi?

Kitabı okumama vesile olan Demet'in paylaştığı alıntıyla beraber bir kaç alıntı paylaşıp kaçayım iyisi mi :D

"Şehrin bir yerinde birileri ölüyor,ne korkunç!Beklenmedik ölümler beklenen ölümler apansız gelenler ağır ağır gelenler ihtar edip gelenler habersizce gelenler.Kahvede otururken ölenler  bir otobüs yolculuğunda ölenler gece yatağına yatıp da kalkmayanlar vazife başında can verenler onulmaz hastalıklardan ölenler başını taş duvarlara çarpa çarpa gidenler aşk derdiyle ölenler,aşksız ölenler. Birileri hastalanmaya hazırlanıyor öksürüyorlar ya da öksürmeden şuralarında bir sızı,uzaktan,üstlerine kondurmadıkları bir sızılarla, böyle başladığını bilmiyorlar ya da bilmezlikten geliyorlar,çünkü beklemek çok korkunçtur,usul usul geleceğini bilerek ama ne zaman ölüm meleğinin kanadını açıp kendisini kapacağı anı bilmeden,bu meçhul anı bilmeden beklemek.
Korkunçtur..."


"...kiim umutsuz bir beklemekten ibaret sanır bu ömrü dolduran protestoyu?Beklemek...evet.Bekliyordu.Kim kendini sonuçsuz bir beklemeye mahkum edebilir bir ömür boyu?"

"Hiç bir şey boşlukta sallanmamaktadır saçmalık bile kendine bir dayanak noktası araştırmaktadır,her şey,bütün nesneler yaratılışlarındaki amaca doğru yürüyüp gitmektedirler:kara gecede kara taşın üstündeki kara karıncanın kıpırtısı bile denetim altındayken som bilinç olan insanın -elbette insan'ın" kendini  denetimden uzak sayması mümkün müydü?Mümkün müdür?"

"Bir kimse zalim padişaha adildir derse kâfir olur demişler. Ve susuyordu adil dememek için zalime."

"Gününü değerlendirmeye bakacaksın.. günün nasıl değerlenir,bak anlatayım:şimdi ömrünü bitmiş say,ömrün bitmiş de sen yalvarmış yakarmışsın,sana gözyaşların için cabadan bir gün daha vermişler.. işte şu anda da o bir tek günün içinde bulunuyorsun.. işte o son günde ne yapacaksan, her gün onu yapacaksın.
O zaman bu bahçede gezinmem ki, der çocuk.
Ne yaparsın?
Ağlarım."


"Aya bakmayın çocuklar, diye uyarır onları, iyi değildir.
İyi değil mi, niye?
Öyle derler,aya bakmak iyi değilidir.
İyi olan nedir peki?
Sabahleyin gözünü açar açmaz yeşile bakmak.
 "

"Sahiden bilmiyor musun, diye sordu çocuk şaşkınlıkla,kimse inanmaz buna.
Öyle bir derdim yok ki, dedi adam, başkalarının inanıp inanmaması değil mühim olan.Biz ne yaptığımızı biliyor muyuz,o. "

"Biliyor musun,korkaklık da bulaşıcıdır,yiğitlik de."

"Hepiniz deli sanıyorsunuz beni.Kim bilir,belki de biraz öyleyimdir."

"... artık üzülmüyorum.Belki de üzülemiyorum.Bütün alçaklıklar bile doğal,çünkü alçaklık doğal.İyilik de kötülük de bizim yaradılışımızda.Benim için ne düşündüklerini hiç önemsemiyorum artık,ben ne düşünüyorum,budur önemli olan benim için."

"Bazen öyle şeyler oluyor ki.. nasıl söylesem.. insan kapılıp gidiyor.. kapılıp gittiğini anlasan bile değişmiyor.. olup bitenin bir parçası gibisin.. nefes almamak elinde değilse, hani nefes aldığını farkettiğin zaman bile nasıl onu önleyemiyorsan.."

"Haklı mı, deli mi, bilmiyorum."

"Aslında hepimiz dağılıp gideceğiz,dedim,sen de, ben de, hepimiz. Hiç birimiz kendimize ait yerlerde gezinmiyoruz."

"Taş devri gibi,tunç devri gibi, insanların bir de gül devri geçirdiklerini düşünüyorum.Nasılsa o devirden kalma birtakım adamlar yaşıyor yeryüzünde..kim bilir belki ayrı kolonileri vardır hala bir yerlerde,orada bu çiçekleri yetiştirip dünyanın her yerine ihraç ediyorlar..şehirlerin dışında,şehirleri hiç görmemiş birtakım adamlardır bunlar..buna benzer şeyler geçiyor aklımdan."

"İnsanlar aslında birbirini tanımadıkları için severler,dedi, şaşırtıcı değil mi? Tanıdıktan sonra nefret ederler birbirlerinden..
Her zaman değil, dedim."

"..hakkımdaki duygularınızda yanılmışsanız bunun sorumluluğu size ait."

"..üstünden elleri paketli,elleri ceplerinde insanlar tıpkı karıncalar gibi,bir yandan öbür yana durmadan gidip geliyorlardı ve ağızlarında bir takım arpa tanecikleri taşıyarak.. "


144 sayfalık küçükçe bir kitap.

İçi kocaman ama kelimeler hep bir okyanus derinliğini asla tahmin edemediğiniz sulara kulaç atmak bir kitaba başlamak.

Rasim Özdenören'le tanışmış oldum güzel bir vesileyle üstelik.

Ne güzeldi yazmak,ne güzeldi okumak ve ne güzeldi okurken tanışmak.

Sevgiyle kalıın...

Yorumlar

  1. Rasim Özdenören'in her kitabını okuyasım geliyor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim ilk okuduğum kitabı bu ve baya sevdim bu kitabı devamı da gelir inşallah bu okumaların :)

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar