Her Kalp Kendi Şarkısını Söyler -bir kitap okunndu-


Merhaba blogcum;

Yine bir kitap yazısıyla geldim.

Onca birikmişlikler var kolay mı eritmek?  İstikrarımın devam etmesini umuyorum sadece. Böylece hem okuma hem yazma azmim çoğalır gün geçtikçe.

Bugün bahsedeceğim kitabın yazarı Jan-Philipp Sendker. Bir zamanlar çok satanlarda görmüştüm bu kitabı. Almayı düşünür müydüm bilmiyorum belki ama ne zaman olurdu onu tahmin etmek güç. Bir arkadaş hediyesi olarak kondu kucağıma. Ve göz açıp kapayıncaya kadar bitti.

Akıcı bir kitap olay örgüsü sizi içine alıyor. Bir merak sizi sonuna kadar götürmeyi başarıyor.

Olay Julia'nın 4 yıl önce ortalardan kaybolan babasının peşine düşmesiyle başlıyor. Ve babasının hiç anlatmadığı eski yaşamı üzerine bir geçmişe dönüş yaşanıyor. Zaman zaman şimdiki zamana dönülüyor Julia'nın hisleri anlatılıyor hoop sonra tekrar eski zamanlar. Burma'dan New York'a...

Şaşırtıcı bir son sizi bekliyor diyebilirim ben şaşırdım şahsen.

Ve şimdi bir kaç alıntı:

"Nitekim, hayatta felaketlerle gelen bir dönüm noktası; bildiğimiz dünyanın yok olduğu bir an olmalıdır.İki kalp atışı arasında bizi farklı birine dönüştüren bir an."

"Ne kadar yaşar ki insan?
Bin gün mü, tek bir gün mü?
Bir hafta mı, yüz yıllar mı?
Ne kadar sürer insanın  ölmesi?
Ne demektir "sonsuza kadar"?"  --Pablo Neruda

"Şarkı söyleyemeyen bir kuşun, açamayan bir çiçeğin ne kadar yoksul olduğunu, sudan çıkan balığın sefaletini bilir misin?"

"Yakın olmak için kelimelere,dokunuşlara,  birbirini görüp işitmeye ihtiyaç duyanların hayatı ne kadar durağan ve sıkıcıdır kim bilir.Sevgilerinden emin olmak için kanıt isteyenlerin ya da kanıtlamaya ihtiyaç duyanların hayatları ne kötüdür."

"... Bu mektupları aslında, arzumu az da olsa dizginleyebilmek için kendime yazıyorum."


"Ne tuhaftır ki Julia; itiraf, ifşaat, yanlış anda yapıldığı zaman hiç bir değeri kalmıyor. Çok erkense, kaldıramıyoruz. Hazır olmadığımız için değerini anlayamıyoruz. Çok geç gelirse, o fırsat kaçmış oluyor. Güvensizlik ve hayal kırıklığı çoktan büyümüş, kapı çoktan kapanmış oluyor. İki durumda da, samimiyeti artırması gereken şey sadece aradaki mesafeyi artırıyor."

"Sesi açar gibi sessizliği de açmanın mümkün olup olmadığını sorgulamaya başladım. Sanki soruma cevap olsun diye, sessizlik her geçen saniye daha da arttı.Sonunda kulaklarımı acıtmaya, katlanılmaza hale gelmeye başladı."

"Sürpriz sevenlerden değilimdir."

"Zamanın tüm yaraları iyileştirmese de katlanılabilecek kadar küçülttüğünü,yıllar içinde kendisi gibi Tin Win'in de öğreneceğini umuyordu."

"Hayat demişti U May ona, mutlulukla üzüntünün birbirine ayrılmaz bir şekilde geçmiş olduğu, bilmecelerle dolu bir hediyedir.Biri olmadan ötekini yaşamaya çalışan, başarısız olmaya mahkumdur."

"Yine de, insanın canını acıtacak kadar yoğun bir hayatın tadını ilk defa almıştı. Gerçekten de bazen katlanılacak şey değildi."

"Hiç bir şeyin asıl özünü gözlerle göremezsin."

"Bizi kör, sağır eden hiddettir, ya da korku.Kıskançlıktır.Güvensizliktir.Korktuğunda,öfkelendiğinde dünya kasılır,şirazesinden çıkar.Hem bizim için, hem de gözleriyle görenler için.Ancak onlar bunu fark etmezler.Sabırlı ol."

"Su Kyi "Ne yapıyorsun?" diye sormuştu.
"Geziyorum."
Su Kyi, yorgunluğuna karşın gülümsedi.Tin Win sadece bir kaç gün önce, kitapları sadece okumakla kalmayıp onlarla seyahat ettiğini, kitaplar sayesinde başka ülkelere ve bilmediği kıtalara gittiğini, onlar sayesinde sürekli yeni insanlarla tanıştığını, hatta bazılarıyla arkadaş olduğunu anlatmıştı.
"

"Bekleme süresi; mutlaka kendiyle baş başa kalacağı huzurlu dinlenme anları, dakikaları, bazen saatleri sunardı."

"Beklemek demek, onu istediği kadar düşünebileceği, son görüşmelerinin her ayrıntısını dilediğince anımsayabileceği anlamına geliyordu."

"İnsanların gözleriyle gördüğünü, mesafelerin adımlarla aşıldığını sanıyorlardı."

"Her yaşam ölümün tohumunu taşır."


"Çünkü sadece, zaten bildiklerimizi görürüz.Hem iyilik hem kötülük alanında kendi yapabileceklerimizi, karşımızdakine yansıtırız.Sonra sevgiyi en önce, kendi yarattığımız bu görüntüye uyan şeyler olarak tanımlarız.Kendimiz sevdiğimiz gibi sevilmek isteriz. Başka türlüsü bizi rahatsız eder. Şüphe ve kuşkuyla karşılık veririz.Dili anlamayız. Suçlarız. Karşımızdakinin bizi sevmediğini iddia ederiz. Ama belki de bizi sadece, bizim anlamadığımız kendine özgü bir biçimde seviyordur.Hikayemi bitirdiğimde bu söylediklerimi anlayacaksın diye umuyorum."

"Korku körleştirir, sağırlaştırır.Öfke körleştirir,sağırlaştırır. Kıskançlık ve şüphe de öyle. Korkudan güçlü tek bir şey vardır."

"..., bir insanın ötekinin elini hissetmesi için illa dokunması gerekmediğini onlara nasıl açıklayabilirim?"

"... Sevgidir. Bizi sevgi güzelleştirir. Hem sevip hem sevilen, koşulsuz sevilen ve aynı zamanda çirkin olan tek bir kişi bile tanıyor musun? Bu sorunun cevabını düşünmeye gerek yok.Öyle bir insan yoktur."


"Neden?Herkes dünyayı gezmek zorunda mıdır?Bu köyün her evinde,her barakasında da tüm insani duyguları bulabilirsin:Sevgi,nefret,korku, kıskançlık,haset,mutluluk.Uzaklarda aramana gerek yok."

"O zamana kadar birini sevmek ya da yakın hissetmek için onu çok iyi tanımak gerektiğini sanırdım."

"U Ba "Ölüm" demişti "hayatın sonu değil, bir aşamasıdır.""

Ben sevdim bu kitabı tavsiye ederim.

Sevgiyle kalıın....

Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar