Ruh İçi Sohbetleri


Bir yerlerde bir şeyler oluyor. Kalbim sıkışıyor blogcum. Çok sıkışıyor. Herkes olabildiğine meşgul. Kimileri aklındaki benlerle asıl beni yarıştırıyor. Ve hep ben kaybediyorum sıkılmadan,utanmadan ve hiç durmadan. Nasıl dayanıyorsun diyor bir ses? Şiirle,duayla ve korkuyla diyorum. Ne denilebilir ki öylece yaşıyorum.

Bilirsiniz işte vazgeçilmez sanıldığınız anda üstünüz çiziliverir.  Oysaki kimse vazgeçilmez, unutulmaz ve dahi kazıklanamaz değildir. Diyor ki ben kimseyle sıkı fıkı olmadığım için hiç bir zarar görmedim. Sen zararı nerede gördün? Ruhun derinine acısız ulaşılır mı? Soruyorum, sınavsız sonuç olur mu? İncinmeyelim diye hepimiz kalın duvarlar mı örmeliyiz kalplerimize?

Yargı. Önü arkası her yanı keskin. Öyle bir yargı ki asıl seni unutturan. İstenilen gibi yaşamaya alıştırmış herkesi.

Geçelim. Gene sardık mı başa? Hep aynı deliliğin farklı kıyısından dalıyorum çembere. Öylece bakıyor. Sanki bir şey yapacakmış gibi ama adımın baş harfinden son harfine kadar eminim yerinden bir milim kıpırdayamaz. O kadar eminim ki bu eminliğim bile mıhlayabilir onu olduğu yere. Hiç bir şey yapamaz çünkü o öyle biri. İzler gibi yapar ama görmez. Duyar gibi yapar ama anlamaz. Konuşuyor olduğunda bile hiç bir şey söylemiyordur.

 Bir gözü merak taşıyorsa, bir gözü hüsran. Elimden kayıp düşüyor eşya. Eşya gibi nasıl kayasım var anlatamam. Nasıl düşesim var o tek gözünden? Çatlatıp merağını temelinden, nasıl ezesim var o zayıf ruhu.

Geçelim.Sık sinirlenir oldum bu ara. Biraz da yoruldum galiba. Tüm bunların sebebi ne diye sormaktan.Tüm cevapların vahşete çıkmasından. Sapkınlığa,hırsa ve kibre çıkmasından.

Güzellikleri paylaşmakta bu kadar cimriyken, nispet için iyi görünme sevdasından. Yalandan, yalanına inananlardan.

Minicik derdimizde boğulurken, birilerinin milyon yükü sırtlanmış şikayet etmeden yaşıyor olduğunu bilip, bunun için hayıflanmaktan.

Beni de alsan yanına ne olur?

Bu işe yaramamazlık hissinden öyle bunaldım ki anlatamam.

Sanırım kendimi bir yerlerde unuttum. Ne bileyim ya da o gibi bir şey.Şöyle bir baş ağrısının delalet ettiği o ışık anı. Gelmedi blogcum. Buruşuk bir ben kaldım. Zehra'nın ağladığı kadar varmış demek ki. Abartmışsa da kendi bilir,bana n'olmuş sanki.

Tatlı şeyler yazacaktım güya. Yazasım gelmedi. Beklesem yazardım ama. Taslakta yüzde sekseni boş iki yüz yazı var. Bu da neyin nesi dediğim üzüntülerim, mutluluklarım. Unuttum hepsini çoktan. Çabuk unutuyorum. İşte size yetenek gibi yetenek. Utanmasam herkesi affedeceğim. Gönlüm varmıyor. İkaz ediyor beni. Olmaz diyor. Akıl terelelli. Amaan boş ver diyen uzak arkadaş.

Bak ne diyeceğim. Şuradan kafa karışıklığını kaldırsak hani."Hangisi daha suçlu?"dan daha korkunç cümle yok. Kim masum demeye de dil varmıyor. Dürüstlük yok çünkü herkes kendinin meleği. Münker de benim diyor Nekir de,kendimi sorgularım. Utanmasalar Kîramen Katîbîn olup günahlarını sevap yazacaklar. Yok canım olur mu öyle şey amma abarttım. Hep yapıyorum bunu.Bilirler severim mübalağayı.

Gözümdeki ışık gel. Son ümidim,bir sohbete akıttım seni bolca. Nereden çıktı bu saçmalıklar? Avuttum mu bilmiyorum. Avutulmadım. İşte açık delili.

Keşke diyorum bir istasyon bulsak da bağırsak. Şöyle sesimiz kısılsa. Rahatlama alternatifi yani. Hani şu filmlerde serseri çocukla cici kızın gittiği.Veyahut tam tersi. Vaay cidden rahatlatıyormuş desek. Yalan mı gerçek mi bilmeden,avunsak. Gitse bu baş ağrısı. Gelse. Gelse hastanenin koridorunda bıraktığım heyecan. Merdivenlerde üstünden atladığım. Duvarlara astığım çerçevelerle. Gelse.

Sokak lambasında soğuğu görsek. Kar taneleri ne kadar güzel derken, üşümüş eller gelse aklımıza. Ne kadar tanıyabilir insan insanı? Ne kadar yanılabilir? İşte bu kadar.

Kapat gözlerini çocuk. Karanlığı sen yarat. Seni karanlık değil. Biliyorum ara sıra kızacaksın bana ama seni kurtarmak uğruna söndürdüm ışıkları. İyiliğin seni bulması için iyilik ol sen. Yıllar sonra seni ancak öyle bulabilirim.
                                                                                                                 
                                                                                                                                           *B.'ye
                                                                                                     

Yorumlar

  1. aaa Sultan Sazlığı...
    Şeyma'm sen bu aralar depresifmisin? Bana mı öyle geldi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaaa eveet çok güzel di mi senin de orda bir sürü foton var :)
      Arada geliyolar zaten bu bir günün yazısı da değil günler süren bir yazı bekliyordu öyle tamamlamak şimdi kısmet oldu. Bir de yaşananlar tatsız. İşte öyle şeyler.

      Sil
    2. Evet çok güzel. Bizim köy oraya 10 dk :) Ama bende bu yaz ilk defa gitmiştim. Daha önce hiç gitmemiştim. Sağolsun kuzenim götürdü karşılığında da yemek istedi :D
      Haklısın, yaşananlar tatsız olunca insanın ruh hali de depresif oluyor.
      Yazın Sultan Sazlığına gidelim beraber.. Yok yok Sen Yahyalıya gel bizim köye. Ordan beraber Kapuzbaşı'na pikniğe gidelim.. Neşelendiririm ben seni. Depresifliğinden eser kalmaz.
      Öperim seni çok. Arada yazsana bana.. Numaranı kaybettim ben. Telefonum değişince tüm numaralara bir el fatiha :)

      Sil
    3. Vaaa ne kadar şanslısın o zaman ama insan en yakınına en zor gidiyor sen de haklısın. baharın gitmek lazımmış ben gidince çok kuş yoktu ve benim de ilk gidişimdi :))
      Kuzeni kınadım seninle doğa görmüş o kadar çok ayıp :D
      Öyle modu düşüyor insanın ister istemez.
      Bakalım bakalım inşallah diyorum ne güzel planlar onlar öyle kimse hayır diyemez :D
      Yazarım tabikisi numaramı kaybedebilmene müsade edemem.;))

      Sil
  2. Son parağrafta işi bitirmişsin. Ayrıca okuyucularada gereken mesajı vermişsin. İyiyil iyiliği bulur. İyilik yapanın karşısına iyi insan çıkar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu güzel yorumunuz için ne kadar teşekkür etsem az. Anlaşılmak kadar mutlu edici bir şey yok sanıyorum :)

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar