Nöbet Günlükleri - ekim 24

 Sevgili blogcum,

Kamburumu çıkarıp oturuyorum. Hep şu kafanızdaki kimseler yüzünden yargılanıp duruyorum. Canım nasıl isterse öyle otururum. Ben yerde yumak olup ders çalışırdım. Dizlerimin üzerinde. Öyleydi. Fonda televizyondaki garip programların sesi. Çok konuşuyorsunuz sesinizi duyamıyorum.

Ayak ayak üstüne atıyorum. Yeterince Avrupai ve kaypağım isteyince. Olurum. Gelenler artık gidiyor. Mesai sonu. Kim kimdir anlamakta güçlük çekiyorum. Tanımıyorum insanları elimde  değil. Tanıyamıyorum. 

Sonra o çirkin gülüş aklıma takılıyor. Nereden nasıl geldi, anlamıyorum. Oysa nasıl güzel gülenler vardır. Samimi. Hep mi dürtüsel hep mi benmerkezli. Biraz daha deşince Freud'un babasıyla bitmez bilmez kavgası. Annesiyle üvey abisi Philips yok yahu o bir elektronik markası. Philipp. Anlamak istemeyeceğim bir iliski biçimi. Ali Ayçil'in yeni kitabındaki sevişme sahnelerini fazla özenti bulan seküler tebaa. Farkı var mı? Bana göre hepsi bayağı. Ali Ayçil'in yayınevi değiştirdiği için böyle yazdığını düşünmüyorum. Böyle düşünmüş, böyle yazmış. Bakalım bitirince hevesim olursa yazısını yazarım. 

Ayşe Şasa'nın bir kitabını okuyorum. Söyleşi daha çok. Biri soruyor o cevap veriyor. Ama nasıl bir hayat. Freud'la bunları birleştirdim. Müthiş bir kafa. Çocukluk döneminin insanın yaşamına tesiri. Bir şeyler değişiyor ama ne olduğunu, nerede olduğunu tam olarak kestiremiyorum. 

Yalnızlıktan derin bir keyif almaya başladım. Kitaplarım olduğu için mi acaba? Bu ara doğru kitapları seçmekte iyiyim diyeceğim aklıma Proust geliyor. Gerçi eteğimi çekiştiren bir çocuk gibi devamlı aklımı çekiştirip duruyor. Mecburen arada bir eğilip başını okşuyorum.  

Beni yorman sana hiçbir şey kazandırmayacak.  Ruhuma çarpıp sekecek kurşunların. Biz zikir çekeceğiz parmaklarımızla.  Estağfurullah diyeceğiz. Her anımız için. Dilimizi tutamadığımız için oysa sabah dinledik Hümeze Suresini(tefsirini).  Akıllanmak bir süreçtir diye umarak. Bir daha tövbe edeceğiz elimizden bir şey gelmez. Yeniden yeniden döneceğiz cephemizi. 

Sabırla...

Şeyma