Kimsenin Uzantısı Değilim, Olmayacağım
32 yaşındayım. Ve evet, hâlâ bir ergen gibi savaş veriyorum. Çünkü o savaşı zamanında veremedim. Veremedim çünkü bana öğretilen hep aynıydı: Uslu ol, sus, başkalarının yükünü taşı, isteklerin ayıp, ihtiyaçların fazla. Benim çocukluğum başkalarının konforu için şekillendi. Gençliğim “biri kırılmasın” diye susturuldu. Hep “halleder” denilen bendim. Halının altına süpürülen dertlerin süpürgesiydim. Ama artık değilim. Ben kimsenin uzantısı değilim. Ne annemin yalnızlık korkusuna merhemim, ne duyguya yer bırakmayan babamın gölgesiyim, ne de kardeşlerimin hayatındaki geçici konfor alanıyım. Benim de yalnız kaldığım geceler oldu. Ben de çaresiz kaldım. Ağladım, ezildim, dışlandım, yok sayıldım. Ama kimse sormadı: “Şeyma nasılsın?” Soran olduysa bile cevabı duymadı. Çünkü “iyiyim” cevabından başka bir şey kabul edilmedi bu evde. Ve artık bir şey daha biliyorum: Ben bir dinleme kutusu değilim. Herkesin içini boşaltıp çekip gittiği bir alan değilim. Benim de anlatacaklarım, susmak istemediğim an...