Balkanlar, Dostluklar, Sosyal Medya ve Bazı Seyler
Sevgili blogcum, Kimseye açıklama borçlu değilim. Suçlamalarla yol almayı deneyin bakalım, o yol sizi nereye götürecek? Bense, pek iyi yerlere gidemeyeceğinizi içten içe biliyorum. Ekmediğiniz tarlalardan biçmek sizin için bile güç. Tohum kuru ve ümitsiz. Tohumun gönlünü etme niyetinde de değilsiniz üstelik. Tohumdan tek istediğiniz meyve. Tohum çatlamak istese de kabuğu çaresiz. Tohum kaç bahardır susuz, güneşsiz, belki de topraksız. Balkanlara seyahat ettim. Seyahatin iki ucu var: biri eziyet, biri mükafat. Hiç beklemediğiniz bir şey gelip yakanıza yapışıyor. "İşte ben geldim," diyor. Benim yakama kıyas yapıştı. Görünen, görünmeyen. Bu insanlar kim? Bu ağrılar niye? Sesini duymadığın ruhun acı çekiyor. Sen gör diye. Kıstıkça kısıyorsun sesini. Bitecek mi? Dinlenmek için hasta olmayı beklemek reva mı mesela bir bedene? Ya da oturmak için sakat mı kalınmalı? Bin türlü hikâye. Bir gözyaşıdır, peşimizi bırakmadı. Bırakmasın, razıyız. Yine de yutkunarak da olsa “yorgunum” demen...