Beğenmediğimiz Kendisi Olan Kimseler Hakkında Kendi Olmak Güzellemesine Acayip Sonlar Yazmak

 Sevgili blogcum,

İnsanlar anlaşılması güç varlıklar. Üzerinde çalıştığınız zaman bazı şeylerin matematiğini çözüyorsunuz ama hep bir yerlerde gizlice sizi kemiren bir taraf var. Çözdüğünüz düğümler yeni karışık yumaklara merhaba demek bir manada.

Bugün bir odada beklerken düşündüm. Benim ömrüm odalarda bekleyerek mi geçecek? Yokluğuna razı gelinmeyen, varlığıyla kendi kendini oyalayan biri. Böyle mi olacak? Hayır blogcum ben buna razı değilim. İtiraz ediyorum. Bu tabi ki her şeye ayak direyeceğim manasına gelmiyor ama istemediğim şeylere evet demeyeceğim. Evet demişsem bundan keyif alıyor gibi yapmayacağım. Surat asma hakkımı sonuna kadar kullanacağım. 

İnsanlara kendimi çoklukla anlatmıyorum. Anlattıklarım da öyle yanlış anlıyor ki derin bir pişmanlık duyuyorum. Keşke diyorum hiç konuşmasaydım. Fakat bu mümkün değil. Biri duysun veya duymasın ben konuşmak istiyorum.

İşte blogcum acaba derinlik aradığım yerlerde sert zeminlere çarpan şu başım akıllanmış mıdır, bilmem. Ben aynı suya ikinci kez girmeyi, üçüncü kez, beşinci kez girmeyi reddediyorum. Çok zaman önce. Şu namazları düzene oturtmalı.  Sonra dua üstüne dua. Ağız büktüğünüz her şeyi defaatle görüyor ve bunlara güleceğim günlerin geleceğini adım gibi biliyorum. Biliyor musun ne kadar saklanırsa saklansın insan önce sakladığı kenarından sökülmeye başlıyor. Ve oranın içerisi en önce aşikar oluyor. O nefret, o kin, o tiksinti, o neyse ne. Saklamaktan yorulduğum kenarlarımı çok önceden kendim söktüm. İçimi çıkardım. Ayaklarımın altında çiğneye çiğneye yıkadım. Kuruttum. Uzun ince bir sopayla çırptım, havalandırdım. Güzelce yeniden diktim. Yine de hala bazı köşeler sivri. Bazı yokuşlar dik. Bazı sökükler dikiş tutmuyor. Hayat böyledir. Yarım yamalak olmayı ret ve alışkanlık döngüsü.

Yaşamak coşkulu bir şey bence. Ne bileyim ya bazı şeyler biraz şey. Kendine gelsin herkes istiyorum kimsenin bir yere geldiği yok. Mecbur kalkıp kendimiz gidiyoruz. Kendimize, kendimize yakın bir mevkiye. Kendimizden bir esame arıyoruz habire.

Sevgilerimle...


Yorumlar

  1. Bloğunla ne güzel söyleşilerin var canım Şeyma. Derinliklere indikçe daha çok sevdiğimiz kitaplar, kentler, insanlar vardır hani... Onları düşündürdü bu sen gibi duygulu yazın bana.- Gecenin bir vaktinde hem de. - Yorum bırakmaktan kendimi alamadım.
    Hele ilk paragraf... Hümeyra'nın çok güzel bir şarkısı vardır, "Bir kördüğüm ki içim, çözdükçe dolaşıyor..." Bilirsin elbette. Bir kez de benim için dinle lütfen. Çok severim.
    Gönül dolusu sevgiyle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah çok teşekkür ederim her zamanki gibi çok zarifsiniz. :)

      O şarkıyı biliyorum ve çok da severim bir kez de seve seve dinlerim.
      Ben de sevgilerimi gönderiyorum.

      Sil
  2. Ne diyelim, en zor matematik sosyolojinin matematiği, yani insan kısmısının:)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet gerçekten öyle doluya koysan almiyor boşa koysan dolmuyor :))

      Sil
  3. Bir nevi kaos:) Iki adım sonrası hespalanamıyor:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir adım sonrası bile kaos olabilir. Düşmemeye dikkat ve anda kalmak çırpınması :)

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar