Denizin Altındaki Balık Kadar Güzel*
Sevgili blogcum,
Denizin altında eşsiz bir balık ya da deniz yıldızı onu kimse görmese de güzel midir? Öylece kendi kendine yüzerken, o zarif kuyruğunu sallayarak.
Demek kimsenin görmemesi güzellikten bir şey eksiltmiyor. Bilinmez nice güzelliklerin varlığından gönlümüzde bir yerin haberdar olduğunu hissediyoruz.
Benim geldiğim yol zorlu bir yoldu. İtiraf ediyorum ara ara gerçekten pes etmek istedim. Yüzlerce kitap okudum. Satırlarca yazılar yazdım. Günlükler yazdım. Binlerce duygumla yüzleştim. Kendimi tanıdım, insanları tanıdım. Bir sürü insanla tanıştım. Bunları yaptığımı lisedeki, üniversitedeki Şeyma görse inanamazdı.
Mesele o da değil. Üniversite bitirdim, herkesin okuyacağı bir bölüm değildi, zorlandım pes etmedim. Ne var ki, herkes bitirir dedim. Yüzlerce kitap okudum. Ne var ki, herkes okur dedim. Ben böyle dedikçe benden kat kat az okuyan insanlar yorum yapabilme cesareti buldular. Kilometrelerce yollar gittim. Herkes gider dedim. Ama yol gitmek için sadece paranın yeterli olmadığını en büyük ihtiyacın cesaret ve istek olduğunu da biliyordum. Sadece bakmıyordum görüyordum blogcum. Yolda yürürken bir tırtılı, yeni açmış bir çiçeği, dağları, bulutları, insanı, kederi, mutluluğu, o arkada yatan buruk nice hikayeyi... İstese herkes görür, dedim. İnsanları dinliyordum, dinlemem yetmez gibi -ki bu büyük bir meziyet- üstüne empati yapıyor anlıyordum da. Acıları, sevgisizlikleri, yetersizlikleri, eziklikleri, itiraf edemediğimiz nice nice hisleri... Samimiyeti, masumiyeti, güzelliği evet o denizin derinlerinde kıvrılan o balığın yüzgeçleri kadar güzel ruhları, yüzleri, bedenleri...
Bu inkar yalancı bir mütevazilik, kibir korkusu. Zulüm. Emek verdim çok emek verdim. Büyümek emeğine sıkı sıkı tutunmaksa ben Allah'ın bana bahşettiği bu ömrü yine O'nun izniyle kendimi ilmek ilmek dokumaya harcadım.
Öyle yapmasam bile kıymetliydim bakma. Sen altını tanımıyorsun diye altın altın olmayacak mı?
Şimdi bana ev, araba bilmem ne. Hikaye, boş laf. Rızkın sahibini biliyorum. Size kul olduğunuz kim diye sorulduğunda yaşamınızla da bir yön işaret edeceğinizi hatırlatmak istiyorum.
Mükemmel değilim. Hiç olmadım, olmayacağım. Yaklaşık üç aydır zaman zaman kilometreyi artırarak, azaltarak koşuyorum. Geçen gün koşarken ağzıma böcek kaçtı. Çok ani gelişen bir olaydı. Kalabalığın yanından geçiyordum. Top sahaya çarptı. İnsanlar, insanlar... Garip bir cisim ve boğazıma çarpışı. Öksürmeye çalıştım, yok. Mecbur yuttum. Nefesim bozuldu. Kötü bir his. Sonra dedim ki Şeyma bu kadar genişlikte bu şey gelip senin boğazına yapışıyorsa senin hayatına gelecek şeyler de gelecektir. Çekiştirmeden gelecektir. Belki o zaman istesen de çıkaramayacaksın. Allah güzel yazılar yazsın. Basiretsiz işlerden ırak etsin. Güzellikle yani, olan olacaktır. Sonra tabii ben o şey her neyse sindirdim muhtemelen. Giden de bir türlü gidecek cancağızım. Çok da dert etmemek gerek demek ki.
Benim olanları kabul etmediğim için haliyle yeterince şükür edemiyorum. Çünkü ne var ki herkesin olabilir diyorum. Ama öyle değil. O videolar, eşsiz neşeli huzur dolu hayatlar... Hiçbirini kendi hayatımla değişmek istemiyorum. Kat kat güzeli var bende. Sırf kamerayla çekmedim diye güzelim çiçeğimi, kütüphanemi, evimi, balkonumu, yemeğimi, teknemi, ailemi, arkadaşlarımı, seni blogcum küçük görmüyorum. Ben de niye yok diye üzüleceğim hiçbir şey yok onlarda. Çünkü hayat kişiye özel ve bakış da öyle. O yemek, o sofra, o an bir metaya dönüşmeli mi? Kameranın önü güzel peki ya arkası? Ruhlar renkli görünüyor her daim, peki ya sonrası?
Beni pek tanımayanlar ah ne kadar neşelisin, enerjin harika der. Öyledir de. Kolay kolay çevre benim moralimi bozamaz. Rol yapmayı da iyi bilirim. Yılların deformasyonu. Ağlamak istediğim yerde gülebilirim. Fakat gözler üzerimden kalktığı anda çöker üstüme yük. Artık daha az rol yapıyorum ama her an neşeli olamam. Her an seni yükseltemem. Ben de ağlamak istiyorum. Ben de sarılınmak, sarmalanmak, teselli edilmek istiyorum. Helal olsun kız sana, bravo denilsin istiyorum. Bu seferde olmasın, senden önemli mi denilsin istiyorum. Canın yandıysa ağla, ben yanındayım denilsin istiyorum. Ben kimse üzülmesin diye üzülemediğim anlar için üzülmek istemiyorum.
Nerden nereye geldik. Bu da böyle bir yazı.
Şükürle...
Şeyma
* : Tuğba K. ye ithafen...
Yorumlar
Yorum Gönder