Kendimle Konuşmalar, Biraz Daha Cesaret, Güzel Günler ve Şükür

Bir yerlerden başlamak gerekiyor. Nereden? Tam bulunduğun yerden. Tam bulunduğum yer beni nerelere götürebilir? Çok uzaklara. Epey uzaklara. Zaten buralara da öyle gelmedik mi? Her yere böyle gittik. Emek emek. Şimdi bakıyorum o kadar gün, o kadar hafta, o kadar ay ve o kadar yıl Ankara. Diyorum bazı şeyleri geç fark etmenin derin bir kederi var üzerimde. Ama bir ihtimal olarak hiç fark edememekten korunduğum için de şükran doluyum. Öyledir bazı kayıplar ve bazı kazançlar. İnsanın basit denklemlerle yaşaması mümkün mü? Yine de her zaman dedim diyorum bir yol varsa Allah’ım Seni benden uzaklaştırmasın. Biraz da kendimi abartayım anları. O anların sahteliği. Yine de içimde kendime karşı büyüyen bir saygı var, bir sevgi. Bir tohumcuk. Bir fidan. Böyle miydi? Çünkü bazı şeyler bazı kimseler için kolay görülüyor. Basit. İnceliksiz eylemler dizisi. Ama ordaydın işte dimdik ve sabit. Güçlü ve yıkılmaz. Sözlerimle biçsem de gitmeyeceğini bildiğim bir yapı. Öyle miymiş? Pek değilmiş sanıyorum. İnsanın en yakınlarına incelikli davranması mucizesi ne zaman gerçekleşecek? Ne zaman incitmekten korkarak içtenlikli davranmayı başarabileceğiz?

Defalarca düştüm ki bu beni üzmez. Üzerse de çok umursamam. Üstüme giderim. Üzülme hakkımı kısıtlarım. Sonra derim ki bir dakika yahu üzülebilirim. Bu kimse beni sevmedi diye üzülebilirim. Neden olmasın? Sonra bütün samimiyetlerimden ötürü kullanıldığım için. Sonra derim ki hayır ben sadece kullanılmadım, kullandım da. Yine de uykularımdan feragat ederken ve işlerimden. Yaşamımdan anlar çalarken hiç acımadan. Üzülmedim diyemem. İçini rahatlatacaksa evet üzüldüm epeyce hem de. Önce buna nasıl katlandım diye, sonra kendime bunun yapılmasına nasıl izin verdim diye, sonra artık olamayacağımız bir biz için, sonra yalnızlığım için ve sonra hiçbir şey hissedemediğim için. Hepsi için ayrı ayrı üzüldüm. Yas kolay geçen bir süreç değil. Kayıplar, kayıplar. Fakat burada kazandığım bir kendim vardım. Kendi yanımda durabilmenin gururu bu kez beni canlandırdı. Aramak bulmaktır da bir bakıma. Yol varmaktır. Evet fazlasıyla mübalağa ama bazı durumlarda doğru.

Sonra başka şeyler de oldu. Defalarca düşündüğüm şeyler. Akşam koluma sığınarak ağlamıştım. Sonra her şeyi kendim büyütüyormuşum gibi bir his geldi. Kurtulmak için biraz uyudum. Pek işe yaradığını söyleyemem. Bazı şeylere kafayı takma derecem tehlikeli. Nasıl geçer bu? İnsan kendinden nasıl emin olabilir?

Hep mutsuz olmadım. Bana sorarsan sonsuz huzurlu an hediye edilmiş şahsıma. Bazılarından bilhassa kaçıyorum. Akşam çayları, acelesiz okumalar, cırcır böcekleri, ıslak toprak kokusu, balkonu yıkarken ıslak ayaklarımdan duyduğum derin haz. Daha fazla ıslanmamak için hiçbir sebebimin olmayışı. Yerlerde yatıp yuvarlansam dahi kimseye hesap vermeyecek olmam. Sorgulanan, didiklenen bütün yanlarımı bir yılanın derisini çıkarır gibi üzerimden çıkarıp atabileceğimi bilmek. Bildiğin gibi olmamak. En çok da bunu seviyorum. Sevilecek kadar bilinmek ve bazı gizemli köşeler. Çünkü insan böyledir, kendinin bile bilmediği kör noktalarla doludur daima.

Belki de etrafa saçtığım bu sonsuz gibi görünen fakat asla öyle olmayan merhametimi biraz da kendime göstermeliyim. Her şeye bir tik olarak bakan aklımın marazlı yanı beni epey yormuştu. Evet bu kitabı okudum tik. Şunu aldım tik. Bunu verdim tik. Şunu yaptım tik. Olmadı blogcum. Başaramadım diyemem gayet de iyiyim. Aklı başında her insanın vazgeçmesi gereken noktanın bir adım ötesine geçmiştim sadece. Bu beni yordu. Her zaman yorar. Bütün o cızırtılı seslere inat yerimde kaldığım için kendimi tebrik ediyorum. İnsanların bilmedikleri şeylere dair mesnetsiz yorumları artık gözüme o kadar da gerçek gelmiyor. Evet birkaç kez daha istemeden bir şeyleri kabul etmiş olabilirim. Ama bunları aşacağımı biliyorum. Çünkü daha önce de aştım. Bu hikaye böyleydi.

Acelem yok artık. Hiçbir zaman da olmamış meğer. Kendi oluşturduğum bir hortumun içinde savrulup durmuşum. Şuraya gitmeliyim. Bunu öğrenmeliyim. Şunu muhakkak okumalıyım. Gitmedim, öğrenmedim, okumadım, ölmedim. Üstelik eksilmedim bile. Belki bazı açılardan daha tamam olduğum bile söylenebilir. Ne de olsa atomların bile kararlısı makbuldür.

Zaman geçecek ve acelem yok evet. Emek vermekle bir şeyleri zorlamak farklı şeyler. Bir şeyleri istemekle, diğer şeyi istememek arasında da çok fark var. Sıfırla bir gibi.  Hayat gri alanları olan bir yer blogcum. Yani “çok da şey etmemek lazım”ların bile bir anlamı var aslında.

Sevgilerimle…

Şeyma

Yorumlar

Popüler Yayınlar