Ardımızda Kalanlar
Sevgili blogcum,
Geçen gün ocakta çaydanlığı unutmuşum. Sabaha kadar. Uyandığımda da direkt bakmadım tabi. Sonra o tarafa gittiğimde içimde hiçbir panik yoktu. Korkmadım. Çaydanlık yanmamıştı sadece suyu bitmiş ve sıcaktı.
Kendimi yargılamaktan ve etiketlemekten vazgeçtim. İnsanlar anlamak istediklerini anlıyor. Kimseye bir şey anlatma borcum yok. Anlaşılma alacağım da yok. Yine de beni anlamak o kadar kolay değil. Çünkü arkadaşlar o kadar zayıf sandığınız kalbimin beni buralara getireceğini bilemezdiniz mesela. O oyuna gelmeyeceğimi, size yeniden ve yeniden güvenmenin güçlüğünü. Güvensem bile daima elimin bir darbeye karşı hazır bekleyeceğini. Aramızdaki samimiyeti inciten bir şeyleri benim yoktan var etmediğimi.
Şimdi rol yapmayacağım bütün kartlar açık. İnsanım ve eksiğim. Yorgunum üstelik. Bu insanlar ve seni kullanma ihtiyaçları. Derdimi anlatayım. Ben ne hissediyorum? Ben nasılım?
Bir şeyler alarm veriyor. Beni asıl üzen şey de sınıra o kadar yaklaşmış olmaktı. O acabanın bir kez içimden geçmesi. Yine de kendime yüklenmeyeceğim. Bu kötülük bana ait değildi nihayetinde. O kötülüğü hayatıma almayı nerden bakarsan bak reddettim. İyi haber.
Sonra sonra akıllanan bir yanım. Ey merhamet kuşat beni. Sarıl bana, başımı okşa. De ki bitti bitecek. De ki bunca ızdırabın boşa değil. De ki güzelin güzeli var.
Eh. Umutla umut. Bazı yollar da geri dönülmek içindir. Bir daha tanınsın, tekrar o yola baş koyulmasın diye.
Payımıza düşeni almak da bir erdem.
Bir yutkunuş ve nefes.
Yaşamak nar çiçeği, yaşamak iğde kokusu, yaşamak biraz daha içerde bir yerde...
Sevgiyle...
Şeyma
Yorumlar
Yorum Gönder