Hüzzam, Uşşak, Hüseyni Karışımı

Sevgili blogcum,

​Kendimi bir parça rahatlamış hissediyorum. Şöyle bir tencereyi alttan üste doğru karıştırmışım gibi.

​Artık omuz silkmek daha kolay. Kendin olmak. İçimde tek bir damla kalsın istemiyorum. Oo, büyük konuşmalar.

​Bana iyilik teklif ederken, yarın "Ben sana bunu bunu yapmıştım." denecek mi acaba diye düşünüyorum. "Yapmasaydın ulan!" diyen pişkin biri olacak değilim. "Neyi ne niyetle yaptın, ben nereden bilebilirim?" diye soran taraf olacağım. Zira ben bunun iyilik olduğunu bilsem kabul eder miyim, mesela? Çok da önemli değil. Öyle dümdüz yaşamak. Kabul etmek. İhtiyacımı gördün, teşekkür ederim. Minnet ve kölelik ilişkisi.

​İnsanların birbirlerini kullanmak için fırsat kolladığı bu âlemde öyle olmadığım için mutluyum. Kendime dürüst olduğum için. Bütün olumsuzluklara rağmen içten kalabildiğim için.

​Şu konuşma işini çözmeli. Ey insanlık desen ki iki yaşında başladım konuşmaya, toplamda otuz bir senedir konuşuyor olmalıyım. Fakat bu ne heyecan! Bu ne bildiğini ifade edememek! Çalıştığını paylaşamamak! Bir cümle söyleyeyim de sıra benden başkasına geçsin, demek. Al işte geçti. Mutlu musun? Mutluyum. Ondan değil de, çok güzel insanlar var blogcum. Ben bu temastan mutluyum. Gerisi hava cıva.

​Az önce müthiş bir aydınlanma yaşadım. Ortaokulda bize öğretmen günlük yazdırırdı. Sonra orada sansasyonel bir şeyleri yakalamaya çalışırdı. Ben de böyle detaylı birilerini, olayları yazardım. Burası da sanırım onun sadeleşmiş simülasyonu. "Ulan sen beni didikleyemezsin, al sana bütün acı gerçekler." deme tarzım. Yine de paranoyak bir insan olup her şeyi üzerinize alınmanızı istemem. Artık ne kim hakkında, ben bile hatırlamıyorum. 

​Sonra bunun bir tık geçmişine de gittim. Günlüğümün gizlice okunduğu zamanlar. Mahremiyet sıfır. Kendimi ele geçirilmiş hissettiğim zamanlar. Bunların bütünü hep şuraya çıkıyor: "Demek böyle düşündün, demek böyle oldu. Demek böylesin." O zamanlar övülüyordum ya da başka şeyler. İnsanlar hakkınızda aynı anda hem iyi hem kötü düşünebilir. Ey yetişkin kişi, kendine gel.

​Demek burası da öyleydi. O hissi sürükleyip durdum peşimden. Vay be. Bütün o keşmekeş böyle bir aydınlanış. Fena turnosol kağıdı olmadı ama belki bu aydınlanmayla tarihi geçmiş bir gereç. 

​Bitti canım. Seni bile affettim. Hemen kapı arama. Biraz hafifleyelim vakti. Yer açalım ki gerçek şeyler yaşayalım.

​Bunlar işte hep şifa.

​Sükûnetle...

​Şeyma



Yorumlar

Popüler Yayınlar