Yargılar, Newton Beşiği, Tekerrür ve Şükür
Sevgili blogcum,
Üzülmem gerektiğini bilerek, fakat çok da üzülmeyerek, ben insanları yargılıyorum. Önce istemsiz olduğunu fark ettim. Yok canım, estağfurullah dedim. Sonra baktım, bu nezaketsizlikse nezaketsizliktir. Bu haddini bilmemekse haddini bilmemektir. Ve başka şeyler... Amaaan, evlerden ırak.
Kendime de hayret ediyorum hani ama o da bir tutunma çabası be güzellik. Ne yapacaksın işte?
Sonra benim maşallahım varmış. Dün de aferin aldım. Bir yerlerde beş yaş aklım ve ben çikolatalı süt içsek keşke. Küçüğüm, sen her şeyinle güzelsin. Bazı şeyleri batırmak hakkını sana yeniden veriyorum. Al, tepe tepe kullan.
Ey samimiyet kayıp günlüğüm... Ne güzel değil mi yaşamak? Şu bulut. Şu gökyüzü. Şu yavru köpekler. İki kardeş. Şu kedi sürüsü marketin çıkışında seni bekleyen. Güzel.
Sonra yeniden bir bağ kurmak ne zor. Kendimi o sallanan sarkaçlar gibi hissediyorum. Bu birbiri ardına sıralı yuvarlaklar bir sağa bir sola. Bazen ayrılarak, bazen birleşerek. İşte ritim.
Bazı şeylerde de kendimi yargılıyorum. Bıçaksa bıçak, giyotinse giyotin. Beni kırıp parçalamanıza gerek yok, ben kendi işimi pekâlâ görüyorum. Fakat yok, bu böyle sürecek de değil; bir merhamet yağmuru, şefkat sağanağı, ne bileyim, kendine sımsıkı sarılmaklar falan. Gerçek. Delilikse, delilik. Bütün bütün kayışı koparmasak da,bir iki tahtayı yola savurmaktan çekinecek değildik. Şu dünyada sıyırmışlar kadar hürmet görmedik gerçi. İnsan azıcık çevreye korku salsın ki, söyleyecekleri şeyleri tartsın insanlar. Bazısına gerek muamele budur.
Başkalarının hayatından bir kurtulsak mı diyorum?
Otomatik bir nefret var içimde. Nefret büyük kelime. Ama var. Bu dönüşmez öfkeyi sen yoğurdun elinle. İyi de yaptın. Helal olsun.
Şimdi o eski hâlimden eser yok. Dümdüz dere tepe. İnsanın kendi olabilmesi şahane. Şiddetle tavsiye ederim.
Dermansız derdimin ilacı kendim.
Kendime teşekkür ederim, ben ben olduğum için. Nil Karaibrahimgil.
Şükrederim. Şükrederim. Şükrederim.
Bu kadar. Bitti.
Merakla...Şeyma
Yorumlar
Yorum Gönder