Bağ Koparma ve Birtakım Anılar

Sevgili blogcum,

Bana nasıl bir aydınlanma geldiğini sana anlatmam lazım diyerek geldim.

Şimdi benim evimde güveler olmaya başladı. Allah'ım ama ben bu hayvanları öldürüyorum devamlı bir yerlerden geliyorlar. İyi kötü tahmin ediyorum nereden gelebileceklerini ama bir türlü elim gitmiyor temizlemeye. Onu bulmaya. İlk başta öldüremiyordum bile sadece kaçıyordum. Sonra öldürmeye başladım. Dedim ki bu iş böyle olmayacak ben bunlar nereden geliyor bulayım. Sonra bütün çekmeceleri boşalttım. Tek tek hepsini boşalttım. Kaynağı buldum çöpe attım. Sildim temizledim, eşyaları tekrar yerine yerleştirdim.

Peki bütün bunları neden anlattım. Masada oturuyorum, bir şeyler karalıyorum. Dedim ki hayatımdaki bazı şeylerden de bu güvelerden kaçtığım gibi kaçmaya çalıştım. Başkalarının bana duygu bulaştırmalarına müsaade ettim mesela. Değersizlik duygusu oldu bu, yetersizlik duygusu oldu, başarısızlık duygusu oldu, sevilmeme duygusu oldu. Ben bütün bu duyguları sanki benimmiş gibi sırtlandım. Dertlendim onlarla. Sonra dedim ki bu güvelerle yaşanmıyor.  Gece gündüz olmadık yerden çıkıyorlar. 

Hiç başınıza geldi mi bilmiyorum. Olmadık yerde ağlama hisleri. Belli belirsiz gelen negatif duygular. Benim ekmek yerken, su içerken ağlayasım gelirdi. Bunlar yaklaşık bir buçuk yıl önceydi.

Hayatıma onlarca insan girdi ve çıktı. Ben önemliydim, değerliydim. (Hala öyleyim.) Bu insanların onayı olmadan pekala yaşayabiliyordum. Ait olmak, sevilmek istiyordum evet ama bunun bedeli kendimden olmaksa, ben olmaktan vazgeçmekse ben bu işte yoktum. 

Sonuç olarak bugünlerde kendimi bir parça daha sevmiş bulunmaktayım. Başarılarımı kabullenmiş ve yapabileceklerimi bir noktada daha başarılı olabileceğimi, kendimdeki potansiyeli gördüğümü, bunu kimsenin küçümsemesine izin vermeyecek şekilde sahiplendiğimi hissediyorum. Bu demek değil ki ben sınanmayacağım. Düşmeyeceğim, kalkmayacağım. Şüphesiz hayat dümdüz bir eğri değil. Dalgalı. Ve bir şeyleri güzel kılan da bu aslında.

Yan yana oturuyoruz. Birbirimize hiçbir art niyetimiz yokken hayat hikayelerimiz içimizi parçalayacak kadar benzer ve bir o kadar farklı. Değişemediği için çocuksu sesiyle konuşmaya devam ediyor. Halbuki kendimden biliyorum. İstese daha tok bir tonda konuşabilir. Alışabilir. Yeni sesini, yetişkin sesini bütün herkesin sesinden daha çok sevebilir. Bunu yapacak gücü yok. Hissediyorum. Bana öneriler veriyor. Bazı sorunların konuşarak çözülmeyeceğini anlatamıyorum. Bazı sorunların kökenini gördüğümü. O insanların dertlerinin ne olduğunu apaçık gördüğümü. Tanıdığımı. Tanıdığım için onlara acıdığımı söyleyemiyorum. Çünkü bu sana da acıyorum demek olacak bir taraftan. Bu onu üzer. Kendini küçümsüyor. İçi acıyor bunu yaparken. Ben bu kadarım derken. Ancak bu kadar olabilirim derken içi acıyor, hissediyorum.

İnsanlar bazı hatalar yapar. Hayat bize hata yapmayalım, dümdüz gidelim diye verilmedi. Hata yapabiliriz. Yanlış kişiyi sevebiliriz, yanlış kişiyle evlenebiliriz, yanlış kişiden çocuk sahibi bile olabiliriz. Bütün bunlar hayatın içinde. Olabilir mümkün şeyler. Yine de belli bir bilinç seviyesinde ,bütün bu olabilirlerin arasında düşünerek yol almak gerekiyor. Şükredecek anlarımızın çokluğu bir uyanıklık anına bakıyor. İlişkiler biter. Hikayeler biter ve yenileri başlar. Hayat böyledir. Boşluklar olur, boşluklar dolar. Bütün bu zoraki gülmelerin altında yatan o ağrı. Bütün bu insan üstü gayretin altında beni sevin çağrısı. Ne olur beni sevin. Lütfen beni sevin. Halbuki bütün kainat sevse kendisini yine tatmin olamayacak farkında değil. Şifa ne arıda, ne balda. Şifa balın bal olduğunu bilen vücutta. Şifa tanımada, bilmede, görmede. Şifa burada, tam olduğu noktada insanın, kendisinde.

Karşılıklı oturuyoruz. Hikayemi belli bir noktaya kadar anlatıyorum. Beni yalnızca benim izin verdiğim ölçülerde bilebiliyor. Rüzgarın yönünü istediğim yöne çevirebilirim, farkında değil. Kendimi güçlü hissediyorum. Hikayemin gizlediğim yönlerini kendi çarpık aklıyla dolduruyor. O kadar ki inandığı şeyleri bana anlatmaya başlıyor. İkna edemeyince geri adım atıyor. Bir sonraki atağı bekleyecek. Bir zayıf anı. Öyle bir anın gelmeyeceğinin farkında değil. Kafasında yarattığı "bana" hayran. Kafasındaki kişi olmadığımı tekrar etsem de kabullenemiyor. Buraya kadar. Üzgün hissetmiyorum. Asla pişman olmadım. 

Benim durup durup izlediğim bir dizi var. Bir Kore dizisi. Dizide diyor ki, kendimi zavallı gibi hissedersem seni arayacağımı düşündün. Kendimi zavallı gibi hissetsem bile aklıma gelmeyen uzunca bir liste. İnsan bir noktadan sonra sorunlarını kendi çözmeyi öğreniyor. Yardım almak da lazım tabi. Allah yine de pusuda bekleyen namerdin eline düşürmesin. Muhannete muhtaç etmesin.

Öyle işte. 

Bazı bağ koparma seansları. 4 yılın kefareti. Sonra daha daha geçmiş. Aklıma kütüphanedeki buluşmamız geliyor. Ne kadar zayıfmışsın demiştin bana. Gerçekten zayıftım. Ama senin kiloların dert olmuştu içine, benim zayıflığım bir mesele değildi. Hala zayıfım, inanmazsın. Hala kitap okurken güzel görünüyorum. Güldüğüm zaman sevimliyim. İstersem uygun adım marş bile yürüyebiliyorum.

Sevgilerimle...

Ş.


Yorumlar

  1. Ne güzel bir aydınlanış değil mi? Köşe bucak kaçtığımız bir mahlukat bize kocaman bir aydınlanma sunuyor hayatın ne güzel anları var. Anlamasını bilene, ders almasını bilene, takılıp kalmayıp yola devam diyene, her derdin bir dermanı var elbet bulurum diyene... Bu aralar yazılarını okumak bana öyle keyif veriyor ki... Çünkü biliyorum buraları geçtim buralardan bir süre evvel ben böyle yazıya dökmedim belki ama senin yazdıklarını okurken çok iyi bildiğim bir yolu bu sefer manzaranın keyfini sürerek yürüyor gibi hissediyorum. Ay bilmem anlatabildim mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet kesinlikle öyle. Hatta sonra bir tane daha yakaladım. Dedim ki ara ara olabilir. Ayrıca başka yerlere de yerleşmiş bulaşmış olabilirler. Zamanla pes etmeden temizlemek gerek her yeri. Sabırlı olmak, acele etmemek bu işin temeli. Hayat işaretlerle dolu. Oku demekten kasıt belki bütün bunların hepsi. Hoşuma gidiyor böyle çıkarımlar. (manzum hikaye dersinden çıkmışımdır o yüzden buralar biraz şiirsel olmuş :) )

      Ve deee çok güzel anlattın. Umarım ben de aynı yollardan geçmiş insanlara bakabilirim böyle.

      Sil
  2. Ne iyi olmuş. Ne kadar iyi geldiğini tahmin ediyorum. Zira o ağlama nöbetleri bende de çok olur. Bir ara daha çok idi tabi. Şimdilerde genellikle hormonal oluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hormonal evet o da biz kadınların derdi. Olsun iki damla gözyaşını kendine çok görenlerden olmadığımız için Allah'a hamdolsun. Ayrıca ben bir güzellik görünce, duyunca da ağlayasım gelir. Müthiş bir ağlama makinesi olabilirim. Allah'ım ama bu çok güzel derken gözlerim dolar. Ne alaka ama olsun anlatasım geldi işte :)

      Sil
  3. "Şükredecek anlarımızın çokluğu bir uyanıklık anına bakıyor. İlişkiler biter. Hikayeler biter ve yenileri başlar. Hayat böyledir. Boşluklar olur, boşluklar dolar."
    "Şifa burada, tam olduğu noktada insanın, kendisinde."
    "İnsan bir noktadan sonra sorunlarını kendi çözmeyi öğreniyor."
    Hoşuma giden, kendimle bağdaştırdığım ve kaleminizden dökülen bu güzel bölümleri alıntılayarak yorum yapmak istedim. O kadar güzel yazmışsınız ki farklı cümleler kurup, bu sayfaya yeni bir şeyler ekleme cesaretini gösteremedim. :) Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenmenize çok sevindim. Günce yazmayı seviyorum hiçbir kaygı duymadan. Birilerine dokunuyor olması beni çok mutlu ediyor. Çok teşekkür ederim. :)

      Sil
  4. Ne güzel anlatmışsın. Kendimden bir şeyler buldum yazında. Enerjimi sömürenlerden uzak durmayı seçiyorum artık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uzak durmak da bir yöntem tabi. Sınır koymak, insanlara duracakları yeri göstermek lazım. Bu da tabi çatışmayı getiriyor beraberinde. Uzun ilişkilerse savaşmadan olmuyor pek bu iş. Tıpkı ülke sınırları gibi. Sınır koyarken iki taraf da biraz inciniyor, yıpranıyor. Yeni hale zamanla uyum gösteriliyor. Pes etmemek lazım. Zayıf ve sığ ilişkilerde insanlar duracakları yer gösterilmesine rağmen durmuyorsa ben de koparırım bağımı. Anında çekilirim. Gelmişim bilmem kaç yaşıma kusura bakmayın ben kendimle bu kadar uğraşırken zahmet edip siz de uğraşsaydınız diyorum onlara da. Ben sizin psikolojik dertlerinizi sineye çekmek için bu yaşa gelmedim. Ya da başkaca tatminleriniz için. Ulen yine hararetlendim. Öhöm sakinim. Hayat ben olunca güzel. Ben yoksam karşıdaki de yok bunun farkında değil. İşte böyle. Biraz tüfekler, silahlar gün yüzüne çıkacak. El mahkum. :)

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar