Güzelim yıllar merhaba hüsran/dönülmez yollardayım

 Sevgili blogcum,

Bazen sana defterden bir şeyler yazmak istiyorum. Sonra kendimi durduruyorum.  İnsanın saklı bir bahçesi olmalı.  Bahçelerim öncesinde otlarla kaplıydı. Şimdilerde biraz biraz çiçekleniyorum.

Hiçbir kere hayat bayram olmadı ya da her nefes alışımız bayram mıydı blogcum? Öyleydi bence. Dolu dolu kahkahalarla gülebiliyorum. Yine yeniden olsa aynısını yapacak gücüm var mı var. Biraz cesaretle olmayacak işlerin, düşlerin, düşüşlerin önüne geçilebilirmiş öğreniyorum. Samimiyet mühim kelime. Bana orda soyadımla hitap edildiğinde, o minicik anda göğerdim. Allah'ım yaşıyorum ben dedim. Bayağı görünüyorum. Etim, kemiğim,kanım, nefesim, sesim işte. Varım. Allah'ım böyle söyleyince hep ağlayasım geliyor. 

Buraya ilk geldiğimde kendimi müthiş yalnız hissediyordum. Sonra işten yorgun argın buluşmalarda dedim ki Allah'ım beni yalnız bırakmadılar, beni sevdiklerinden bir sürü kere çok sen onları sev. Çünkü gerçekten ihtiyacım vardı ve beni duydular. 

Sonra sonra üzüldüğüm başka meseleler oldu. Sevindiğim bir sürü. İnsanın kendisiyle ilgilendiğini anladım. Benim spot ışığım benim kafama yapışıktı.  Benim hayatımı aşırı önemli yapıyordu. Ama herkese göre herkesin hayatı önemliydi. Bu kişi bir sözü benim için değil kendi öyle hissettiği, inandığı için söylüyordu. Bu beni ne kadar ilgilendirirdi? 

Bana ona güvenme dediler. Güven denilen kalemin kapıları kırıldı. Benimle ilgili söylenenler bile benimle ilgili değildi. Olmayacaktı da.

Umarım akıllanmışımdır. Olacak olan olur. Ne yapalım. Yine de detay vermesem iyiydi sanki. 

Büyümek zorlu bir mesele. Annesinin eteğine saklananlar, arkadaşlarının akrabalarının sırtında yaşayanlar bir gün her düzen bozulur. Yıkıma uğramamak için bile değil kendi olabilmesi için insanın özgür olması gerekir. Farzlar bile özgür insana farzdır.  Köleler muaftır. Kimin kölesi olduğumuza bakalım. Hayır diyemediğimiz ebeveynlerimiz, akrabalarımız, arkadaşlarımız. Kazandığımız para. Çalıştığımız iş. Hangi güç bize adım attırmayan? Hangi gücün karşısında dik değil başımız? İtibar, şöhret, başarı... hangisini kaybetme korkusu yüzünden çözülmüyor bu düğüm?

Yırtıp atıyorum her şeyi. Beni bir bütün halinde görebilmeni isterdim yine de. Yaralarımın üzerinden kanlı paçavraları kaldırdığımı görmeni isterdim. İyileştiğimi. Her insanın bunu basarabilecegini. Ama gayretin mutlak şart olduğunu. Sırtını döndüğün zaman sorunların kaybolmadığını görmeni isterdim. 

Hikayesiz kalabilmeyi nasıl başardın? Bunca yıl. Biri size vuracakmış gibi gergin yaşamak. 

Sana kızgın değilim. Seninle bir hikaye yazmaya da niyet etmedim. Sesini unuttum. Yüzünü zaten görmedim. Ne kadar önemliydi oysa senin için yüz? Biliyorum çiğlik akıyordu benim de o zamanlar paçalarımdan. Sonra piştim birazcık. İyi oldu. Tetikçilerimden biriydin, nasıl oldu da aklımdan çıktın hala şaşırıyorum. Galiba içlerinde en çok seni affettim. Kendim ettim, kendim buldum çünkü. Çıkardım seni aradan, öylece unuttum. Bir aralık ayı uğradığım hüsranı seninle kapatmaya çalışmıştım.  Yaram bambaşkaydı. Sonrasında bir haziran ayı delindim. Suyu şelaleler gibi akıtan musluklar gibiydim. Tamirat şarttı.  Böyle yaşayamam dedim. Böyle yaşamak istemiyorum. Yaşamadım da. Bir sürü insanla tanıştım. Şehirler dolaştım. Değiştim. Hem de bayağı değiştim.

Güzel oldum. Gelip gidip yol hikayemi sevmek için çalıştım. Hala çalışıyorum. İnanılmaz şeyler oluyor blogcum, her defasında  hayretle ve haşyetle vay canına diyorum. 

Özlemle...

Ş.



Yorumlar

  1. Ay sen mi çok açık ediyorsun yazarken:))) Akışa devam:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ediyorum eveeet amaa istediğimi. Günlüğünüze yazın dediler yazdık görevlerimi hep yaparim 😁

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar