Oniki Şubat

 Selaam blogcum,

Karar verdim canım sıkıldıkça sana yazacağım. Bu da demek oluyor ki epey bir vaktimi buna ayıracağım.  Belki bilmiyorum durumlar değişe de bilir. İşte bizi yiyip bitiren de bu bitmek bilmez umuttur blogcum. Bitmek bilmez umut ve gayret evet. Daima arama hali. 

Evet öyle görünmeyebilir.  Fakat öyle. Ne göründüğü gibi ki blogcum ben bizzat kendim göründüğüm gibi olmak zorundayım? Soruyorum. 

Neyse bu aralar içimde çalkalanan garip şeyler farkettim. Milyon tane podcast dinledim. Bazı gereksiz şeyleri kendime işaret saydığım gençlik günlerimi yad ettim. Saçmalama Şeyma kendine gel dedim. Sen dedim Şeyma Ziyagilsin kendine gel. Değildim fakat bu kendime gelmemem için bir sebep değildi. İçimdeki Behlül'e; kaç Behlül kaç ne zamana kadar kaçacaksın bakalım dedim. 

Beni çalkalayıp duran bu hissin üç gün sürmesi beni ürküttü.  Sonra bunun geçmişini deştim.  Bu bayağı uzun bir hikayeydi ama bu böyle gitmez dedim. Yani bunu böyle ben peşimde sürükleyemem.  Sonra yatıp Kuran dinledim. Kaç gündür şuraya sığamıyorum Allah'ım dedim. Eskiden ben işten eve gelir hızlıca yemeğimi yer, kitap okurdum, Kuran okurdum. Sonra bunu küçümserdim.  Ne yapıyorsun sorusuna hiç derdim. O hiç aslında hiç değilmiş. İnanır mısın blogcum çamaşır asmaktan nefret ederdim simdi onu bile özledim. Balkondan topladığım çamaşırlardaki böcekleri özlemedim ama ev halini özledim. Balkondan motorumun orda olup olmadığına bakmayı özledim. Anlat anlatabilirsen. 

Neyse dur mevzu değişti. Sonra düşündüm dedim ki başka emellerine bahane arıyor olmayasın Şeyma efendi? Bazen böyle şeyler yapıyorum çünkü. İnsanın kendini kandırabilmesi bu kadar kolay olmamalı. Dedim ki bütün diğer şeyler için bekleyebilirim. Hiçbiri benim için hayati değil. Beklerken ölsem bile, beklerken bunun gerçekleşmeyeceğini öğrensem bile, aniden istediğim bir iş teklifi almasam bile, başka bir sürü mülakattan geçmeyi hemen yarın başaramasam bile yapamayacağım iş değil. Beklerim. Çabalarım. Uğraşırım giderim. Rızkı veren Allah deyip canla başla aşık olduğum işi yaparım belki. Belki yapmam ama bu öyle bir şey mi? Bunu bir köprü sayamam. Bunu bir çıkış, bunu bir anahtar olarak göremem. Bunu bir kapı gibi göremem.  Bu o kapıyı yaralar kırar parçalar. Ben insanlara kapı muamelesi yapamam.  Yine de işin içinde güzel olan bir yan var. Bilemiyorum benden mi kaynaklı acaba? 

Dün yürürken mağazaları gezerken dedim ki galiba ben buraya bunun için geldim. Kulağımda podcast lerle mağazalar gezmek için. Evet epey ciddiyim. Çünkü artık sokaklar harbiden benimmiş gibi. İlk defa bir ülkenin vatandaşıyım belki.  Bildiğim bir şehirde bir yabancı gibi dolaşmıyorum artık. Bilmediklerimde de dolaşmıyorum. Bunu İzmir'de gördüm. Balıkesir'de.  Sonra belki bir sürü adım atacağım bir sürü şehir olur. Belki olmaz. Ne bileyim işte. 

Sonra işte yatakta bir sağa bir sola yuvarlandım.  Ne saçma sapan konuşmuşum be dedim kendime. Konuştuklarıma kızdım biraz. Bazısına epey kızdım. Neyse dedim millet unutmuştur zaten. Çok umrunda sanki herkesin. Hiç değil. Biliyoruz. 

İnsan diyeti yapmak gerekiyor bazen bence. Bayağı perhiz. İhtiyacımız olan şeyler. Tası tarağı toplayıp kendime göçmek istiyorum. Köye değil kendime evet. Cesaret cesaret cesaret. 

Bana bazen bir haller oluyor blogcum. Ortalık yere çömelmek istiyorum. Öyle ileri geri sallanmak. Böyle ateşli hasta olunca inlersin ya aynen öyle inlemek istiyorum. Bazen sanki içimdeki deliliği böyle dışarı salabilirmişim gibi geliyor. Mümkünmüş gibi. Herkes böyle yapsa dünya rahata erermiş gibi. 

Bazen böyle sarılıp öpmek istiyorum. Görünce değil de kendi kendimeyken.  Böyle şeyler düşünüyorum. Terbiyeli insan sayısı eksiye düşmüşken böyle şeyler söylemekten biraz korkuyorum. Evvelce duyduklarımı düşününce camı, pencereyi gazeteyle kaplayıp üstüne bir de perde çekmek istiyorum. Yine de sarılmayı seviyorum. İyi ki sarılmanın olduğu bir memlekette yaşıyorum. 

Hepsini yazdım, satır satır yazdım. Seni yazmadım. Senin bana bir kötülüğün yok. İyiliğin de yok gerçi. Birbirine vuran insanlar ve kahkahalar. Ben kahkaha atacaksam orta yere atarım. 

İptal mi etsek acaba içimden de gelmiyor hani. Muhtemelen etmem ama biraz da samimiyeti yitirilmiş bir şeyler. Ben arkadaşlar bazı şeyleri unutamıyorum. Anlatsam kimse inanmaz ama ben hislerimi biliyorum. Hislerim beni deşip geçen birer mızrak. Yine de insan değişir, değişebilir kendimden biliyorum. 

Biraz ara veriyorum. Biraz balkon sohbeti. Bazen ben sana değil ben sana değil, evinin yollarına, postersiz duvarlarına aşık oldum demek istiyorum. Bu şarkıya nereden bulaştım inan olsun bilmiyorum.

Daha fazla  uzatmak istemiyorum. Yine de sanma ki kendimi bunca düşünürken, bunca özlerken, bunca hissederken ve bunca yaşarken sevmiyorum. Bilakis ben biraz daha kendim olabilmek için ilerliyorum. Olursa yani mümkünse. Rahatlıyorum. 

İşte böyle. 

Sevmek her şeyini vermek demek değilmiş anlıyorum. Sevilmek de devamlı aç bir canavara dönüştürmemeliymiş insanı. 

Bazı maddi kaygıları olağan buluyorum. Mükemmel diye bir şeyin olmadığını da artık anlıyorum. 

Sevgiyle...

Şeyma

Yorumlar

  1. Ağladım okurken. Sebebi sen değilsin, üzülme yani okuyunca.
    Benzer şeyler yaşamak ama artık içimi dökecek yerimin olmaması belki de beni bu denli üzen.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne desem bilemedim. Hepimiz çok benziyoruz aslında birbirimize ama bir o kadar da eşsiziz. Birbirimize yaslanalım.

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar