Gün 14

 Selam blogcum,

Bugün de yorgun muyum? Evet. Ama bugün yorgunluğun yanında güçlüyüm de. Bir kere ben bu yola baş koyalı 1 yıl bile olmadı. Aldığım yol muazzam. Tabi ki bu yoğunluk ve imkanlarımla da alakalı.  Yine de insanlar yüzünden nefes alamayan benden daha kapıdan çıkmadan boş verebilen bir ben oluşturmak harika bir gelişme. 

Ve işin ürkütücü yanı -yani birtakım bedbaht muhataplarım için- yolum hala devam ediyor hamd olsun. Pes etmiş de değilim. 

Yani blogcum bazıları dedim ya yıkıl istiyor hiç direnme. Hayır efendim direneceğim. Herkesin bir kırılma noktası varsa var. Ben devamlı sopalarla vurulup altından meyve toplayacağınız bir ağaç değilim. 

Oh be dünya varmış. 

Harbiden varmış. Serin hava yüzünüze vururmuş, yağmur teninize değermiş. Şükür ve sabır. İşte yaşam bu ikisinin arasında gidip gelmekle geçen bir maceraymış blogcum. Yedi kere gidip gelince, belki ağlayınca içimizdeki çocuk, belki susayınca, belki bacaklarındaki güç bitince bir yerlerde bize de bir yudum zemzem nasip olabilirdi. Neden olmasın? 

Beri durmak istediğim şeylerin içine hislerim dolayısıyla çekildiğim oluyor. Hanidir bazı insanların duyma ve anlama kabiliyetleri konusunda derin şüpheler içindeyim. İçimde tutacağım bazı sırlar peyda oluyor, yutkunuyorum. 

Yağmur ne güzel yağıyor blogcum, yıkasa bizi de aksa içimizdeki is karası.

Ah be blogcum insan ne çok düşünüyor, insan ne çok üzülüyor.  Gerçeğin mayası acıyla yoğruluyor, zamanla kabarıyor ve bilmiyorum nasıl oluyorsa insan ancak insanla pişebiliyor.

Hayretle...

Ş.

  






Yorumlar

Popüler Yayınlar