Nöbet Yazıları 1

 Sevgili blogcum,

İnsanın içinde bir boşluk var. Evet hala var. Bitmek bilmez bir boşluk. 

Bana neden boş durmadığımı soruyorlar. Neden bu kadar çok okuyorum? Neden devamlı bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum? Boşluğa düşmemek için. Kaldı ki İnsan bilinçli bir ilerlemeyi kabul etmezse, buna tahammül edemezse ömrü scrolling(aşağı yukarı kaydırma)ile geçiyor. Manasız şeyleri okuyup izlemek. Daha kötüsü manasız şeyleri konuşmak. Kişiler üzerinde devinip duran bir sohbet. İnsanı dehşete düşüren bir boşunalık.

Hasılı blogcum bir şekilde ucundan tutmamız gereken bir ömrümüz var. Sadece bir tane var. Her anın hesabını vereceğimizi unutuyoruz. 

Bana böyle diyen insanlar ben her şeyden elimi eteğimi çektiğim için böyle demiyor. Sadece onlardan daha fazla okuduğumu düşündükleri için böyle söylüyorlar. Yani her an ister istemez dolu olmayabilir ve olmayacak da. Kendimizi sıkıştırmak değil burdaki maksat. Bilinçli anların sayısını arttırmak. Bir şekilde yolda olmak. 

Aylardır okuyamadığın kitabı üçer beşer sayfa okuyarak bitirmek, yıllardır bitiremediğin Kur'an hatmini yavaş yavaş tamamlamak, günlerdir bakmadığın cildine haftada bir olsun özel bakım yapmak, haftada birkaç kez yürüyüş yapmak. Hayatta kalmak. Rutin güzel de olsa ara ara rutinleri bozmak. 

Bu başımızdan geçen olaylardan sonra şükredecek şeyleri daha kolay buluyor olmalıyız. Her olayı isaret olarak görelim ki bizde bir değişim vuku bulsun. Bu değişim yatağın yanına su,kraker bırakmaktan ibaret olmasın. Gelecek kehanetleri ile uykularımızı zehretmeye çalışanlara kulak asamayacak kadar meşgul olmalıyız.  İnsanların, insanlığın bize ihtiyacı var. 

Byung Chul Han anestezi toplumu diyor şimdiki topluma. Uyumanın, uyuşmanın sonu yok. 

Evlatlarımıza güzel bir gelecek bırakmak istiyorsak okumalıyız ki o çocuk okuyan bir bireyin nasıl biri olduğunu görsün. Bir yetişkin olarak bir çok şeyi temsil ediyoruz. Okuyan kimseyi, inanan kimseyi, çalışan kimseyi, yardım eden kimseyi, yardım alan kimseyi... Hem okuyup hem kötülük peşindeysek temsilimiz kirleniyor. Yardım edip başa kakıyorsak, yardım alıp teşekkür etmiyorsak temsilimiz kirleniyor. İnanan kimseler olup ibadet edip, inanca aykırı davranıyorsak temsil ettiğimiz inanan lekeleniyor.  Tabi ki her koyun kendi bacağından asılır. Bir başkasının hatasının sorumlusu biz olamayız. Sadece kendi davranışlarımıza dikkat ederek bir güzelliği katlamaktan söz ediyorum.

Bir kapıyı tutmaktan elimiz; kolay gelsin,iyi akşamlar, günaydın, iyi günler demekten dilimiz ,gülümsemekten dudaklarımız aşınmıyor.

İnsan bir kahramanlık peşinde koşturup duruyor. Büyük kocaman şeyler yapana kadar öylece durmak. İnsan emeklemeden yürüyemeyeceğini kabul etmek istemiyor. Şu kişi yürüdü ama diyor, hepimizin hikayesi ayrı ve özel. Sana kolay gelen diğerine pekala zor gelebiliyor. Kendi gözlerimizle başkalarının hikayelerini okumak bu açıdan biraz eksiklik ve yetersizlik duygusu getiriyor maalesef. Halbuki herkes kendi engellerini aşmakla meşgul, yorgun ve endişeli. 

Yine de verilen bu can emaneti geri alınana kadar gayretle yaşamak bizim vazifemiz. Ve güzelliği temsil etmek. Biraz da gülümsesek fena mı?

Yorumlar

  1. "Uyumanın ve uyuşmanın sonu yok" çok iyi tespit değil mi? Ben mi abarttım acaba... Yok ya gerçekten çok iyi ve yerinde...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Maalesef ki acı gerçeklerden biri. İnsanlar küçük adımları küçümseyerek atalete mahkum hale getiriyor kendini. Bir maraton bir adımla başlar diye bir söz var. Herhangi bir yol, davranış, değişiklik minicik bir teşebbüse bakıyor.

      Sil
  2. Ne güzel bir içerik olmuş. Keşke herkes aynı farkındalıkta olsa. Çoğunlukta insan ailesinde ne görüyorsa aynı devam ediyor. Yani sürekli eğlenme, kendini memnun etme üzerine kurulu hayatların olduğu evde çocuklar gençler de aynı doğrultuda ilerliyor, hayatı hazlardan ibaret sanıyor.
    Vaktimiz değerli gerçekten. Az da olsa bir şeylere vakit ayırmaya çalışıyorum. İbadetime, okuma yazmaya, öğrenmeye. Bunu da anlamaz insanlar ya fazla temizlik yapmıyor diye kendi takıntısını başkalarını eleştirmek için kullanır ya da okuyor da ne oluyor der.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet maalesef hazır olanın üstüne bir değişiklik yapmak çok kolay değil. Çok sevdiğim bir ablam insanlar peygamberlere "atalarımızın dinini bırakıp senin dediğine mi inanacağız" diyerek reddettiklerini söylemişti. Argümana bakar mısınız,ne kadar güçlü bir bağlayıcı aile, ata.

      İşin öte yanına bakınca acıyla yüzleşme var. Doğru beraberinde yanlışın öğrenilmesini de getiriyor. Ve kaosu. O yüzden anlayabiliyorum insanları. Bu değişim hayli zor ve incitici. Şöyle de bir şey var acının içinden geçmeden kendini tanıyamıyorsun. Kendin olarak yaşamadıktan sonra da uyuşup durmalar hoşuna gidiyor. Çünkü acısız, kolay, çabasız.

      İnsanları memnun edemeyeceğimiz açık bir gerçek olduğu için çok da umursamamak gerekiyor belki de. Çünkü ağzınla kuş tutsan ıyyy tükürüğün bulaşmış diyecek insanlar var. Bir sürü hem de. Herkes kendi yarasını kapatmak için bir şeylere sarıyor ve sen onun sardığı şeye sarmadın diye eksik oluyorsun "ona göre". Öyle olsun bakalım. Biz yolumuzdan memnunuz. Elhamdülillah :)

      Sil
  3. anestezi toplumu çok yerinde bir benzetmeymiş. kendini sürekli geliştirmek gelişime açık olmaktan daha iyi bir şey yok bunun en iyi yolu da kitap okumak elbette :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet kitap okumak önemli. Ayrıca insanlarla temas halinde olmak. Yeni kişilerle iletişim kurabilmek de öğrenme için önemli bence. İnsan insanı bildikçe insan oluyor :)

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar